Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından milyonlarca insan, yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı.
Bu zorunlu göç dalgasının en yoğun hissedildiği şehirlerden biri Şanlıurfa oldu. Bugün, şehirde yıllardır süregelen sessiz bir uyum ve birlikte yaşama süreci dikkat çekiyor .
Çok kimlikli bir göç ve çok kimlikli bir şehir
Suriye’den gelen mültecilerin Arap, Kürt ve Türkmen topluluklardan olması ile bu ortak etnik ve kültürel paydalar, özellikle dil, yaşam tarzı ve sosyal yapılar açısından uyum sürecini hızlandırdı. Coğrafi olarak Suriye ile doğrudan sınır komşusu olan kentte, kültürel benzerlikler günlük yaşamda kendini sıkça gösteriyor.
Sokaklarda sessiz bir uyum
Yıllar içinde Şanlıurfa’nın mahallelerinde, pazarlarında ve iş yerlerinde Suriyelilerle yerel halk arasındaki gündelik yaşam iç içe geçti. Küçük işletmeler açanlar, tarım ve inşaat sektöründe çalışanlar, çocuklarını okula gönderen aileler, hepsi şehir hayatının doğal bir parçası haline geldi.
İş kuran da var, atık toplayarak geçinmeye çalışan da var. Farklı yaşam koşullarına rağmen, bu çeşitlilik Şanlıurfa’daki toplumsal uyumun görünmez yapı taşlarını oluşturuyor.
Zaman zaman ekonomik ya da sosyal nedenlerle gerilimler yaşansa da, bu durum genel olarak yerini sessiz bir kabullenişe ve günlük yaşamda doğal bir beraberliğe bırakmış durumda.
Karma bir toplumsal yapının derinleşmesi
Suriye'den gelen göçle birlikte Şanlıurfa'nın toplumsal yapısı belirli ölçülerde değişim geçirirken, bu durum aslında şehrin tarihsel kimliğiyle de örtüşüyor. Çok kültürlü ve çok dilli bir yapıya sahip olan Şanlıurfa, Türk, Kürt ve Arap topluluklarının uzun yıllardır bir arada yaşadığı bir şehir konumundaydı.
Bugün hem yerel halk hem de Suriyeli göçmenler aynı altyapıyı kullanıyor, aynı kamu hizmetlerinden faydalanıyor ve aynı sosyal alanları paylaşıyor. Karma mahalleler, karma iş yerleri ve karma sınıflar, bu çeşitliliğin daha görünür hale geldiği alanlar olarak öne çıkıyor.
Sokaklarda Türkçe, Kürtçe ve Arapça'nın yan yana duyulması, Şanlıurfa'nın çok dilli yapısının hem devamı hem de göçle birlikte şekillenen yeni halinin göstergesi olarak öne çıkıyor.
Geçici misafirlikten ortak hayata
Başlangıçta geçici bir sığınma olarak görülen bu göç dalgası, zamanla kalıcı bir yerleşime dönüştü. Kimi mülteciler vatandaşlık aldı, kimi iş kurdu, kimi ise yıllardır aynı mahallede komşuluk ilişkilerini sürdürüyor.
Ancak birçok mülteci, ülkelerindeki güvenliğin sağlanması ve bir gün kendi topraklarına dönebilmeyi umut ediyor. O zamana kadar, bu sessiz uyum süreci Şanlıurfa’da hem insani dayanışmanın hem de birlikte yaşamanın önemli bir örneğini sunmaya devam ediyor.
Kaynak: dogupost.com / Eyyüp Dal
Yorumlar
Kalan Karakter: