Şanlıurfa'da bir baba kendisine bıçakla saldıran uyuşturucu bağımlısı oğlunu tüfekle öldürdü. Bu korkunç olay uyuşturucu kullanımının boyutunu bir kez daha gündeme getirdi.
Sosyal medya hesaplarında çok sayıda yorum yer aldı. ''Kırkpınar köyünde yaşanan olay, sadece bir cinayet haberi değil; toplumsal bir çığlığın, görmezden gelinen bir yarın yankısıdır'' diyen Aktivist Fatma Yaren Gül, bunun sıradan bir olay olmadığını vurguladı.
REHABİLİTASYON MERKEZLERİ YETERSİZ KALDI, AİLELER YALNIZ BIRAKILDI!
Yıllardır büyüyen bağımlılık sorunu karşısında ailelerin çaresiz bırakıldığını anlatırken, sosyal destek mekanizmaları ve uyuşturucu ile mücadeledeki eksikliklere dikkat çeken Gül, ''Türkiye’nin pek çok bölgesinde olduğu gibi Urfa’da da uyuşturucu ile mücadele, çoğunlukla polisiye tedbirlerle sınırlı kalıyor. Oysa mesele yalnızca “maddeyi yakalamak” değil; gençleri o maddeden uzak tutacak sosyal, kültürel ve ekonomik adımlar atmaktır. Rehabilitasyon merkezlerinin yetersizliği, psikolojik destek eksikliği, ailelerin yalnız bırakılmasıdır'' dedi.
NELER YAPILABİLİR?
Fatma Yaren Gül, çözüm önerilerini şöyle anlattı:
''Bağımlılıkla mücadele, okuldan başlayarak mahalleye, köye, aileye kadar yayılmalı. Erken farkındalık çalışmaları, ücretsiz ve etkili tedavi imkânları, gençlere umut verecek projeler hayata geçirilmelidir.
İlkokuldan itibaren bağımlılık farkındalığı eğitimleri verilmesi.
Bağımlı yakınlarına ücretsiz psikolojik ve hukuki danışmanlık sunan 7/24 hatların oluşturulması.
Her ilde ve mümkünse her bölgede yeterli kapasiteye sahip, ücretsiz tedavi merkezleri kurulması. Gençlere
Spor, sanat, meslek edindirme kursları gibi gençleri uyuşturucu ortamlarından uzaklaştıracak sosyal projeler.
Muhtar, öğretmen, sağlık çalışanı ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çalıştığı mahalle bazlı önleyici programlar. Liman Ayık gibi projelerin her şehirde hayata geçirilmesi.
Kırkpınar’da yaşanan bu acı olay, başka ailelerin aynı trajediyi yaşamaması için hepimize bir uyarı olmalı. Bağımlılık kapımıza gelmeden harekete geçmek, hem bireyleri hem toplumu kurtaracak tek yoldur.''
TEK BAŞINAYDI VE KARAR VERDİ
Urfa Kent Konseyi eski Başkanı/Yazar Yusuf Sabri Dişli olayı; 'Bu sorun kapınızın arkasında bekliyor. Ya Bir asayış olayı olarak ya da bir hırsızlık...Ya da olayın odağında kalacaksınız...O an, baba için artık “devlet” de “komşu” da “dost” da yoktu. Tek başınaydı. Ve bir karar verdi' yorumunu paylaştı.
BÖYLE GİDERSE YARIN BAZI MAHALLELERE GİREMEYECEĞİZ
İşte bu paylaşıma gelen bazı yorumlar:
İbrahim Taplamacı: Allah kimsenin başına vermesin demek yeterli değil elbette. Cenabı Allah'ın bu gibi acıları vermemesi, o toplumun bireylerine daha bebekken helali, haramı, kul hakkını, doğruyu, yanlışı öğretmekle mümkün olabilir. Bugün toplum ahlakı maalesef bozuk. Suçlu ise; ben, sen, o, biz, siz, onlar. İktidar, ana muhalefet, yavru muhalefet, yani kısacası herkes. Bugün başlarsak toplumu düzeltmeye en az 40-50 yıllık bir yolumuz var. Becerebilirsek tabi.
Mehmet Sarmış: Korkunç bir karar ve acı... Yardım çalışmaları için gittiğim Eyyübiye ve Süleymaniye'nin sokaklarında sık sık rastlıyorum. Ya baba uyuşturucudan içeride ya evlat, evlatları... Aileler perişan. Tehlike gittikçe büyüyor. Yarın o mahallelere girilemeyecek. Tıpkı bazı Güney Amerika ülkeleri gibi.
Cihat Kürkçüoğlu: Madde bağımlılığı her geçen gün büyüyen sosyal bir yara. Devletimiz bu maddelerin satışını önlemek amacıyla kolluk kuvvetleri ile ve AMATEM (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Tedavi ve Araştırma Merkezi), ÇEMATEM (Çocuk Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Araştırma Merkezi), ATM (Ayaktan Tedavi Merkezi) ve Psikiyatri Poliklinikleri aracılığı ile tıbbi olarak gerçekleştirilmektedir. Ancak sorunun gittikçe büyümesi önlemlerin yetersizliğini da akla getiriyor. Tıbbi ve psikolojik tedavi yöntemlerine ek olarak her şehirde madde bağımlılığı ile ilgili rehabilitasyon merkezleri kurulmalıdır. Doğa ile iç içe kurulacak bu merkezlerde gençler tıbbi ve psikolojik tedavinin yanında tarım, hayvancılık, spor, yüzme, resim, müzik, heykel, el sanatları gibi meşguliyetlere yönlendirilerek topluma kazandırılmalıdır.
Mehmet Dedecan: Artık bu sorun sessiz kalarak, yavaş konuşarak evresinden çıktı ve tabiri caizse her zaman her yerde haykırarak dile getirme sorunu haline geldi de geçiyor. Devlet ve toplum olarak gövdemizi taşın altına koymalıyız.
Yorumlar
Kalan Karakter: