'Türkülerin begi' Mehmet Avni Özbek'in 29 Haziran 2023 tarihinde eski bir çocuk tekerlemesi olan; 'Bugün bayram/Bir kaşık ayran, siye de yeter, biye de'yi başlık olarak kullandığı yazı Sanat Tarihçisi Cihat Kürkçüoğlu'nın sosyal medyada paylaşımıyla yeniden gündem oldu.
Özbek, bayramın kaynaşma açısından önemini özetle şu sözlerle anlatıyor:
''Çocuklara bayram heyecanı yaşatan bir başka olgu da bayram harçlığıdır. Burada verilen harçlık esasında çocuğa bayramda paylaşmanın öneminin hatırlatılmasıdır. Parasını arkadaşlarına ikramda bulunmak üzere istediği şekilde harcama özgürlüğü, çocuk için bayramın en keyifli anlarıdır.
* * *
Dini bayramlar, Tanrıya sunulan tertemiz vicdanın kutlanmasıdır. Eş-dost ve akrabayı, hastaları, garipleri, kimsesizleri, ziyaret edip, gönül alma, üzüntü ve dertlerini paylaşma günüdür bayramlar. Önce küsülüler barışır! Çünkü bayram, dargınlıkları, kırgınlıkları ortadan kaldırma, kaynaşma günleridir.
* * *
Anadolu’da yaygın gelenektir yeni elbise ilk defa cuma ya da bayram günü giyilir. Yeni alınan bir elbise çok defa hemen giyilmez, yakınsa eğer bayrama saklanır. Gerçekten şık ve özel bir elbise giymiş olana Bayram tebriki ile birlikte “Yeniler giyesin, hamd ile yaşayasın” diyerek güzel dileklerde bulunulur.
* * *
Genç kızlar, sözlü delikanlılar, iyi bir ilk izlenim bırakmak için mutlaka yeni, güzel ve değişik kıyafetlerle bayramı karşılarlar. Bu başkaları için değil, kendileri için önemlidir. Yapılacak iltifatlarla gençler kendilerini harika hisseder, öz güvenleri artar.
* * *
Can bula cananını bayram o bayram ola.
Kul bula sultanını bayram o bayram ola.
* * *
Bayram, yanık yüreklere Cennet serinliği veren ilâhî bir toydur, düğündür; dost ve yakınlarımızın belki de tüm insanlığın ıstıraplarını derinden duyabilmeyi, darda kalanların, yıkıma uğrayanların, hem maddî yardımlarımızla hem de dualarımızla yaralarını sarabilmeyi, gönüllerimizi onları kucaklayan bir rahmet dergâhı hâline getirmeye sebep olur.
* * *
Bayramda ziyaretimize gelmelerini beklediklerimiz vardır. Gelmedikleri takdirde içimizi buruk bir duygu kaplar hayıflanırız.
* * *
Genellikle bayramın ikinci günü, yaşça büyüklerin küçüklere iade-yi ziyarette bulunmaları yaygın bir gelenektir. Kızlı erkekli gençler nasıl ikramda bulunup da büyüklerini mutlu etmenin heyecanıyla etrafta dolaşır. Ev bir gül bahçesine döner.
* * *
Gurbeteli mekan tutup gelmeyen, yılda bir selam göndermeyen, yolların ırak olduğuna bahane edip yüzünü hasret bırakan, hele bir de bir başka yar tutan vefasızlara vardır.
* * *
Şanlıurfalılar da bayramı güzeller düğününe benzetirler: Bugün Bayram Günüdür / Güzeller Düğünüdür derler. Gerçekten de bayramda çocuktan büyüğe herkes güzeldir.
* * *
Pınar başında ellinde gül, maral gözlü, güneş yüzlü, ince belli, şirin dilli sevgiliyi gören âşık için bundan daha güzel bayram olabilir mi. Kaçkın bakışan gözler, tükenmek bilmeyen sözler uzar gider.
Bulağ üste çıhan gözel ellerinde gül oynasın
Maral kimi bahan gözel oynayınca bel oynasın''
ESKİYE ÖZLEM
Eski bayramları anlatan diğer bazı yorumlar şöyle:
Mehmet Faraç (Gazeteci/Yazar):
Neler yok ki akıllarda o eski zamanların garip ve hüzün dolu görüntülerinden;
Taştan "gülle"lerin (misket), demir paralar "utabilme" uğruna kumarbazca savrulduğu nemli topraklar!..
Dev "leyli"lerin (salıncak) uçuştuğu, gül kokan bayram avluları...
Salıncakların kocaman kasasına tutunmuş yeniyetme kızlar ve onları kalın kendirlerle gökyüzüne savuran güler yüzlü analar!..
Bayram öpücüğü kondururcasına bulutlarla adeta dans eden neşeli, sevecen ve umut dolu salıncak çocukları...
40 yıl öncesini anımsıyorum da, sanki siyah- beyaz bir Yeşilçam filminin soluk kareleri gibi zihinlerimizin beyaz perdesinde durmadan dönüveriyor özlem kokan o eski görüntüler...
İçinde neşe olan, coşku olan ve en çok da "çocukluk" olan eski bayramların özlemini de saçıyor, zihnimizin yorgun duvarlarında dönüp duran o müthiş görüntüler...
LEYLİ
Bekir Urfalı (Şair ve Yazar): Urfa'da sosyal hayatın, eğlencenin sınırlı olduğu zamanlarda insanlar kendilerine çeşitli eğlenceler bulmuşlar. Leyli de bunlardan biridir.
Urfa’da özellikle bayramlarda kurulurdu. Mahallelerde “Bayram Yeri” belirli yerlerde olurdu. Çocuklar için tahta leyli, dertli dolap, atlıkarınca olurdu. Leyli sahipleri çocukların dikkatini çekmek için: Leylı boş. Leylı boş” diye bağırırlardı.
Bayanlar için de evlerde yüksek kendirli leyliler olurdu. Bu leyliçi evleri leylicinin lakabıyla bilinirdi. Bunlardan bazılarının adları şöyleydi Kedaregilin leylisi, Cintiyanların leylisi, Hüsrümların leylisi, Heznegilin leylisi
Kadınların leyli evlerine erkekler kesinlikle giremezdi. Bu leylilere genç kızlar, kadınlar binerdi. Nişanlı kızları erkek evi kadınları tarafından bu leylilere götürülürlerdi.
Leylici kadın, gelenlerin geliş sırasına göre leyliye bindirir, elindeki uzun sopasıyla leyliye binenleri yönetirdi.
Leyliye iki kişi karşılıklı ayakta olarak binerdi. Leyli çok yükselince leylici kadın elindeki sopayı leyliye vurarak yavaşlamalarını söyler, dinlemeseler sopasıyla leylide olanların kalçalarına vurarak yavaşlamalarını sağlar, bir taraftan da sopasıyla leylinin etrafına yaklaşmış olanları uzaklaştırır. Bunu bir kazaya meydan vermemek için yapardı.
Ne zaman ineceklerine leylici kadın karar verirdi. Leyliden inmelerini istediği zaman “babayız geldi” der, leylidekiler de bunun “inin” manasına geldiğini bilirdi.
Liyliye binmek belli bir ücreti vardı. Binecek olanlar fiytını öğrenmek için ; “Dolamı kaç kuruş” denilirdi.
Genç kızlarını, gelinlerini leyliye getiren anneler veya yaşlı kadınlar, avlunun bir kenarına dizilimiş, açılır kapanır sandalyelerde gençleri izlerdi. Gelin adayları leyliye binince zılgıt çalarlardı.
Şimdi bayramlar AVM de geçiyor...
Yorumlar
Kalan Karakter: