“Türkülerin efendisi” ve Türkülerin “Öz Begi” Şanlıurfalı Dr. Mehmet Avni Özbek, sosyal medya hesabından dikkat çekici bir yorum paylaştı.
Müzik ve kültürdeki yozlaşmaya dikkat çeken Özbek, ilkesizliğin temel ilke haline geldiğini, bu yüzden de kimi doğruları ifade edenlerin ciddiye alınmadığını dile getirdi, yazının sonunda; 'Kötü program izlemektense Kitap okuyun' mesajı verdi.
İşte Dr.Mehmet Avni Özbek'in o yazısı:
''En ciddi yayın organı olan TRT Kurumu Televizyonlarında, bildim bileli müzik ve eğlence bir tutulmaktadır. Bu iki işe de aynı müdürlük bakar. Sanki müzik sadece eğlenceden, eğlence de yalnızca müzikten ibaretmiş gibi. Pekiyi, müziğin sanat ve kültürel boyutu nerede? Ne gerek var ki.
Bakıyorsunuz şöhret etme rayına oturtulmuş bir genç kız, gazino sahnesini aratmayan bir dekor önünde daha nerdeyse müzik başlamadan el çırpmaya ve kıvırmaya başlıyor. Bazısı çok şık giyinmiş, bazısı kot pantolon üzerine bir tişört (küçük kardeşine ait olsa gerek, çünkü beli açıkta kalıyor) çekmiş, saz grubu dersen senfoni orkestrası mübarek, her şey var. Ama bir şey yok ortada, gerçek müzik. İşin en can sıkıcısı da bunu beğenmediniz değil mi? Başka kanala geçin. Ne çare orada da aynı şarkıcı.
Bir de Allah’ın bu boğazımızı öncelikle şarkı söylemek için yarattığına, ama isteyenin yemek yemede de kullanabileceğine inanan insanlar var. Ne yazık ki bunlar çok defa ekranların kraliçeleri oluyorlar. Neymiş? Fizikleri güzelmiş. Eh, Allah mübarek etsin.
Bol saç, kirli sakal, deri ceket ve yine kot pantolon. Buyrun, bunlar da erkek şarkıcılar. Yine bizim gerçek sanatçılarımızdan Allah razı olsun ki nezaket kuralları içinde konuşmaları, kibar ve saygılı tavırlarıyla ekran başındaki insanların içlerini rahatlatıyorlar.
Ya şiir ve müzik kurallarına kafa tutan bestelere ne demeli. Öğünülecek bir şeymiş gibi bir de söz: falan, müzik: filan yazılıyor kliplerde. Beş kelimelik sözcük hazinesi olan tiplerin, insanın ufkunu genişleten sohpetleri (buna, geyik muhabbeti diyorlar galiba) cana can katıyor.
Bu dayanılmaz laubalilikler Türk insanınının içinde bulunduğu toplumsal duyarsızlığın bir sonucudur.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin ve sınıf farklılığının bunda büyük etkisi vardır. Hiç unutmam, 19 ocak 1999 tarihli Hürriyet gazetesinin Gala ekinde manken Aysu Kayacı bir gerçeği, mankenliğin teşhircilik olduğunu büyük bir yüreklilikle söylemiş ve açıkça “Lafı hiç dolandırmaya gerek yok podyuma çıkıyorum ve kendimi teşhir ediyorum. Cebime de sonunda para girecek işte” demişti.
Toplumsal çözülmenin ekonomik nedenleri olduğu gibi kültürel nedenleri de var. Bencillik, övünme, haz duyma, şöhret olma arzuları almış başını gidiyor. Türkiye'yi fırsatlar ülkesi haline getirdik nihayet. Müziği bilsin bilmesin, bir günde şöhret olmanın çok kolay bir iş olduğuna inanılıyor artık.
İlkesizliğin temel ilke haline geldiği bir ülkede yaşıyoruz artık. Bu yüzden de kimi doğruları, ifade edenlerin ciddiye alınmadığını görmek çok doğaldır.
Televizyon izlerken seçici olmak gerekiyor. Çünkü televizyonlar reyting kaygısıyla daha geniş kitleyi kendine çekmek uğruna daima daha sıradan olma yolunu seçmektedir. Diyeceğim şu ki: İyi program yoksa seyretmeyin, kitap okuyun, hiç olmazsa “okumuş adam” olursunuz. Siz hiç “seyretmiş adam” diyerek övülen kimseyi duydunuz mu?''
Yorumlar
Kalan Karakter: