Sanat tarihçisi Cihat Kürkçüoğlu, Urfa'nın misafirliğinin dilden dile anlatıldığı, onlarca yıl önceye dayanan 'Kırmızı kar senesi'nde yaşanmış bir olayı sosyal medyaya taşıdı.
Harran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Anabilim Dalı Dr.Öğretim Üyesi, Mimar Mahmut Karaçizmeli'nin kaleminden anlatılan olay, Hacı Fazlı Evine han zannederek giren ve 40 gün boyunca ev sahibine emirler yağdıren kervancıların gerçek hikayesini konu alıyor.
İşte Hacı Fazlı Efendi'nin torunlarından Mahmut Karaçizmeli'nin büyüklerinden dinlediği o yaşanmış olay:
''Kırmızı renkte yoğun olarak yağan kardan dolayı 1871 kışı, şehrin hafızasına "Kırmızı Kar Senesi" olarak kazınacaktı. Kırk gün süren bu kar esareti normal hayatı durdurmuş, ancak o günlerde başka bir hikâyenin doğmasına vesile olmuştu.
Yorgun bir kervan Urfa'nın Beykapısı'ndan içeri girdi. Develer ağır adımlarla 58 Meydanı'nı geçerken, kar taneleri daha bir hızlanmıştı. Kervanbaşı endişeyle gökyüzüne baktı. Konaklayacak bir han bulmaları gerekiyordu, hem de hemen.
Şehir merkezine doğru ilerlerken karanlık çökmeye başlamıştı. Umutları tükenmeye yüz tuttuğunda, develerin rahatça geçebileceği büyükçe bir kapı gördüler. Kervanbaşı, "Allah'a şükür, bir han bulduk!" diyerek kapıya yöneldi.
Kapıdan içeri girdiklerinde karşılandılar, ancak burası bir han değil, Urfa eşrafının ileri gelenlerinden Hacı Fazlı Efendi'nin konağıydı. Günümüzde 11 Nisan sokağının Mevlevihane girişinde bulunan bu konak, geniş avlusu ve heybetli yapısıyla gerçekten de bir hanı andırıyordu. Konağın bir yanı Mahkeme Mahallesi'ne, diğer yanı Kıbrıs Tekkesi'ne açılıyordu.
Hacı Fazlı Efendi'nin dört oğlu ve hizmetkârları, gelen misafirleri sevinçle karşıladılar. Ancak misafirler bir yanılgı içindeydi; girdikleri yerin bir han olduğunu sanıyorlardı. Bu yanlış anlamayı fark eden ev sahipleri, misafirperverliğin en yüce erdem olduğuna inanan bir ailenin çocukları olarak, durumu düzeltmek yerine sessiz kalmayı tercih ettiler.
"Odalarınızı hazırlayalım," dedi Ali Efendi, Hacı Fazlı'nın büyük oğlu. "Develeri avluya alırız, sizler de dinlenin."
Kar yağışı şiddetlendi, bir gün, iki gün derken bir hafta geçti. Ardından haftalar birbirini kovaladı. Kırk gün boyunca kar durmadan yağdı. "Büyük kar senesi" diye anılacaktı bu kış.
Kervancılar kaldıkları yerde her gün ağırlanıyor, istekleri karşılanıyordu. Hacı Fazlı Efendi ise yaşlılığından dolayı genellikle odasında kalıyor, misafirlerle oğulları ilgileniyordu.
Kırk günün sonunda nihayet kar erimeye başladığında, kervan hazırlıklarını tamamladı. Başlarında kervanbaşı, Ali Efendi'nin karşısına çıktılar:
"Bizi çok güzel ağırladınız, hesabımızı görelim artık."
Ali Efendi gülümsedi: "Hesap mı? Burası bir han değil, babamın konağı. Siz misafirimizsiniz, misafirden para alınmaz."
Kervancılar donakaldı. Kırk gün boyunca bir ailenin misafiri olduklarını öğrenmek onları hem şaşırtmış hem de mahcup etmişti. Israrlı bir şekilde ödeme yapmak istediklerini söylediler.
"Mutlaka Hacı Fazlı Efendi ile görüşmek istiyoruz," dedi kervanbaşı.
Yaşlı, nur yüzlü Hacı Fazlı Efendi odasından çıktı. Misafirler, teşekkürlerini sunduktan sonra ısrarla borçlarını ödemek istediklerini söylediler.
"Evladım," dedi Hacı Fazlı Efendi, "bu topraklarda misafir kutsaldır. Kırk gün misafirimiz oldunuz, kırk yıl hatırınız var. Para değil, dostluğunuz yeter bize."
Kervan, Urfa'dan Şam'a doğru yola çıkarken, kimsenin kalbinde bir yük yoktu artık. Karın altında geçen kırk gün, iki şehir arasında sarsılmaz bir dostluğun tohumlarını ekmişti.
Şam'a vardıklarında hanlarına "HACI FAZLI HANI" adını verdiler. Her yıl Urfa'ya uğramayı, Hacı Fazlı'nın ailesine hediyeler getirmeyi bir gelenek haline getirdiler. Şam'dan özel olarak getirilen taş ustalarına evin eyvanı üzerine eşsiz bir süsleme yaptırdılar ki, bu süsleme bugün bile Urfa'da benzeri olmayan bir sanat eseri olarak durmaktadır.
Birkaç yıl sonra Hacı Fazlı Efendi hac yolculuğuna çıktı. Bağdat'taki akrabalarını ziyaret ederken zevcesi Rahime Hatun hastalanıp vefat etti. Hacı Fazlı, eşini Bağdat'a defnettikten sonra hac vazifesini yerine getirmek üzere yoluna devam etti. İbadetini tamamladıktan sonra o da dizanteriye yakalanarak Hicaz topraklarında hayata gözlerini yumdu ve Cennetül Baki'ye defnedildi.
Zaman içinde aile EFENDİGİL, HACI FAZLILAR ve Cumhuriyet sonrası KARAÇİZMELİ olarak anıldı. Ancak bu kadim ailenin misafirperverlik hikâyesi, sınırlar çizilip kervanlar dursa da, Urfa'nın taş evleri arasında bugün bile fısıldanır durur.''
NOT: OLAYIN GEÇTİĞİ BU KONAK GÜNÜMÜZDE HANEHAN BUTİK OTEL ADIYLA TURİZME HİZMET VERMEKTEDİR.
Yorumlar
Kalan Karakter: