Kimseye yabancı gelmeyen bir Urfa hikayesi: Çarşı iti
Merhum Bekir Bozanoğlu'nun kaleme aldığı köşe yazısı yıllar sonra sosyal medyada paylaşıldı ve gündem oldu
21 Ara 2025 - 11:11
YAYINLANMA
6 yıl önce kaybettiğimiz Urfalı Avukat Bekir Bozanoğlu'nun yıllar önce kaleme aldığı 'Çarşı iti' başlıklı köşe yazısı yıllar sonra sosyal medyada yeniden gündem oldu.
İşte o yazı:
ÇARŞI İT'İ...
Eski Urfa'daki Kasap Pazarı'nın üç kapısı vardır. Kapıların biri kuzeye, diğerleri Koyun Pazarı'na ve Şekerci Pazarı'na açılır.
Eski Urfa'da çarşı itleri vardı ve bu çarşı itleri, bu üç kapıdan sadece birinin önünde toplanırlardı. Toplanma yerleri, Şekerci Pazarı'na açılan kapı önü idi. Şekerci Pazarı'na açılan kapının önünde toplanmalarının nedeni, kasap esnafının, artıklarını, çöplerini bu kapıdan çıkarması idi. Yani, çarşı itleri bu kapının önünde kemik beklerdi.
Babamın iş yeri Haşimiye Meydanı'nda idi. Çoğu zaman, Haşimiye Meydanı'na yakın olan çarşı itlerinin biriktiği kapıya gider, itlerin didinişlerini, birbirlerini hırlayarak ısırmalarını merakla seyrederdim. Kimileri hasta, yaşlı ve bitkindi. Çoğunun etleri kemiklerine yapışmıştı. Sevimli yaramazlıklar yapan, çevreye cılız sesle havlayan yavruları da vardı. Onlara yaklaşmak, onları okşamak isterdim ama korktuğum için yanaşamazdım.
Çarşı itleri, Şekerci Pazarına açılan kapının önünde, farkında olmadan bağ evleri için görücüye çıkarlardı. Bağ sahipleri ellerinde bir ip, itlerin içinden it beğenmeye gelirlerdi. Beğendikleri itin boynuna ipi bağlar, alır götürürlerdi. Beğenilen boynuna ip bağlanan it artık çarşı iti değildi. Bağ iti olmaya namzetti, yani sahipli itti. Boş gezip havlamaktan kurtulmuş olan it, geçici bir meslek bulmuş, 'bağ iti' olmuştu. Bundan böyle it, canı istediği zaman değil, gerektiği zaman havlayacaktı.
Bağ mevsimi boyunca devam edecek olan görevinde kendisine verilen işi yerine getirdiği müddetçe kemiği hak edecekti. İstenildiği zaman havlamayan, istenmediği zaman havlayan ite kemik yoktu. Bu it sahibinin yasasında yazılıydı.
Saltanatı bağ mevsimi boyunca devam eden it için havalar soğuyup, bağ bozumu başlayınca, kara günler yaklaşıyor demekti.
O günler geldiğinde bağın sahibi bağ mevsimini kapatır. Bağdan inişte bağ sahibi önde; it, sahibinin arkasında; Kasap Pazarına doğru ilerlerken, itin boynunda ip vardır ve ipin ucu sahibinin elindedir. Kasap Pazarının önüne gelindiğinde sahibi itin boynundaki ipi açar, ipi katlayıp cebine koyar.
Şimdi ite teşekkür vakti gelmiştir. Koşaradım geriye çekilip bütün gücüyle itin kıçına bir tekme vurur, 'yürrüüüüü' der.
Tekmeyi yediği andan itibaren özgür olan it artık istediği zaman havlayacaktır. Bağ sahibi için değil, kendisi için.. İstediği zaman havlama özgürlüğünü yakalamıştır ancak kemik kovalama faslı da başlamıştır.
Bağdan inip Kasap Pazarının önünde biriken itler, sağa sola saldırmaları ve havlamalarıyla esnafı rahatsız etmeye başlarlar. Ona-buna, çarşıdan geçen çocuklara saldırdıkları da olur. Bu haylazlıklarından dolayı itlerin faydaları sık sık tartışma konusu olur. Esnafın bazısı el altından veya dolaylı yoldan itleri ve yarattıkları huzursuzluğu Belediye'ye duyurur. Duyulmayan bir ses, avazı çıktığı kadar bağırır: “İtlere ölüm”!
Ve Belediye harekete geçer: İtler zehirlenecektir. İt cellâdı çıkar çarşıya, itleri kovalamaya başlar. Yakaladığına elinden zehir yedirir. İt, zehiri yiyince kıvranmaya başlar. Bu defa bir kısım iyi yürekli esnaf elinde tasla yoğurtçuya koşar, itin etrafına dizilir, yoğurdu yemesi için neredeyse ite yalvarırlar. Çoğu itlerin yoğurt sayesinde ölmekten kurtulduğunu görmüş, kendi kendime düşünmüşümdür:
- Esnafın bir kısmı Belediye'ye iti zehirletti.
- Diğerleri zehirlenen iti kurtarmaya çalıştı.
- İti çarşıdan bağa götürdüler, bağı beklettiler,
- Bu itler bağın sahibi için havlarken çevre rahatsız olmadı, işleri bitip çarşıya bırakıldıklarında havlayıp 'etrafı rahatsız ettiler' diye zehirlendiler. Hayat nasıl bir şeydi?
Ama, aslında tabii ki mesele o değildi. Onlar ite diyorlardı ki:
- Havlayacaksan benim için havlarsın.
- Kendi keyfince, kendin için havlarsan sonun ölümdür.
***
Çarşı iti; kendisine ihtiyaç olunca, olur bağ iti.
Bağ için havlar, bağcı için havlar.
Bağ bozulunca, yine olur çarşı iti.
Kendi keyfince havlamaya başlayınca, zehirlerler iti.
Belki kurtarmaya çalışan da, kurtulan da olur.
Ama bütün çarşı bilir ki, başkası için havlayan bağ itleri bir gün çarşı iti olacaklardır.
*
BU YAZI ÇOK ŞEY ANLATIYOR
Merhum Av.Bekir Bozanoğlu'nun yıllar önce kaleme aldığı bu yazı 'Şanlıurfa Paylaşım Grubu'nda yoğun beğeni aldı.
İşte yapılan bazı yorumlar:
Bakır Asal: Esası çarşı iti sürü beklemez derler.,
Baver Erçetin: Eski kasapların yerı daha hijyenikti, şimdi Hindistan gibi yol kenarı yapılmış. O eksos gazları yoldaki toz duman tamamıyle etlerin üstüne gidiyor, sıfır hijyen.
İsmail Çardak: Vicdanlı Kasap Pazarı esnafı, uyuz olan itler için gazyağı ya da yanmış motor yağı bulur hasta hayvanların bakımını yaparlardı.
Remzi Büyükşahan: İyi düşünebilirsen, bu paylaşımdan çok şeyler çıkar. Anlayan var, anlamayan var.
Kadir Yıldız: Bende kasap pazarında büyüdüm. Bir de kedi getirip bırakırlardı. Evlerinde kendilerini rahatsız edem kedileri yakalayıp bir çuvala koyup aç susuz kalmasın diye getirip kasap pazarına bırakırlardı…
Fatma Bilgiç: Tembel gençlere seçicı iş arayanlara söylerdı büyüklerimiz.
Fevzi Kaya: Çok güzel bir yazı. Bence bu durumun insan değerinin olmadığı toplumlarda da düşünülmesi ve tartışılması gerekir.
Tuncay Polat: Bir ustam derdi ki 'SOKAK İTİ YOL BEKLEMEZ'
Azer Ünlü: Burdan şu çıkarılıyor; menfaat.
Ali İhsan Turfanda: Ne güzel anlatılmış; 30 40 sene geriye dönelim
Emin Kılıç: Hikaye hiç yabancı gelmedi. İnşallah söz yerini ve sahibini bulmuştur..
Mustafa Mercan: Bağ bahçe zamanı İT - KÖPEK lazım olur.
(Güncellendi)
Kaynak :
Baraj gazetesi
YORUMLAR
İLGİNİZİ
ÇEKEBİLİR