Şanlıurfa; TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 6360 sayılı kanun çerçevesinde 12 Kasım 2012 tarihi itibarıyla Büyükşehir olunca İl Özel İdaresi ve Köy Hizmetleri lağvedilmişti. Taşınmazları, araç ve gereçleri, gayrimenkulleri Büyükşehir ve ilçe Belediyeleri arasında bölüştürüldü.
O dönem Şanlıurfa Belediyesi'nin Büyükşehir statüsüne kavuşmasıyla kamu hizmetlerinin daha etkin bir şekilde yürütüleceği hedeflenmişti. Aradan geçen zamanda gelişmeler hiçte beklendiği gibi olmadı, alanında bir çok uzman personelin başka kurumlara geçmesi, işbaşına gelen liyakatsiz personelin saha hakim olamaması, Belediyelerin altyapı ve üstyapıya ayırdıkları bütçelerin yetersiz kalması halka olumsuz biçimnde yansıdı.
Şanlıurfalı Harita Mühendisi ve Gayrimenkul Değerleme Uzmanı Müslüm Yıldırım bu konuyu sosyal medyada ele aldı. 'Büyükşehir olmak Urfa'ya yaradı mı?' başlıklı yazıda, Büyükşehir'in hala kirada olan daire başkanlıklarının bulunduğuna dikkat çeken Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı:
''İlçe belediyelerinin her müdürlüğü ayrı bir yerde. Belediyelere İşiniz düşünce 45 derece sıcakta bir evrağı dolaştırırken durumu anlıyorsunuz.
Eskiden, tek bir ilçe belediyesi hem suyuna, kanalizasyonuna, parkına, yoluna, imarına yetişiyordu. Kanalizasyona, büyük Parklara-yollara, altyapıya, imara Büyükşehir bakacak dendi. Merkez ilçeler neyse , Uzak ilçeler en çok bundan mağdur oldular. İlçeler hizmet üretme noktasında etkisiz eleman konumuna geldi.
Büyükşehir statüsü en çok siyaseti kullanarak yakınını işe yerleştirmek isteyenlerin işine geldi. Büyükşehir de A.Ş adı altında bir çok birim, Daire başkanlıkları, yeni ilçelerdeki birimler büyük fırsat doğurdu. Oy potansiyeli olan her aşiret-aile Buraları ağzına kadar vasıflı vasıfsız yakınlarıyla doldurdular. Bir yumurtayı 40 kişi getirir hale gelindi. Belediyelerdeki personel enflasyonu işleri kolaylaştıracağına bürokrasiyi on kat arttırdı. Herkes birbirine iş havale etmeye başladı. 50 kişilik birimlerde işler 1-2 kişinin üstünden dönmeye devam etti, diğerleri masa işgal edip silik karakter pozisyonunda kendilerini örtbas ettiler. Örneğin eskiden 3-5 teknik eleman 2 mimar 2 mühendisle tüm işleri yetiştiren Karaköprü, Şimdi eskinin 10 katı teknik kadroyla, eski iş yoğunluğu olmamasına rağmen bir ruhsatı 7-8 ayda veremez hale geldi. Diğer yeni ilçeler derseniz, durum ya aynı ya da daha kötü…
Viranşehir, Yıllardır şehir içinden geçen Uluslararası taşımacılığa bir çevre yolu yapamadı. Mahkemenin bozduğu Viranşehir imar planı zar zor dört yılda onaylandı. Siverek yap-boza dönen imar planı yüzünden Çevre yolunu hayata geçiremedi. Susuzluk çeken kırsallarına çözüm üretemedi. Büyükşehir’in Dağeteğindeki imar uygulaması yıllarca mahkemede süründü. Bir kişinin yerinde yapılan hata bölgenin 5-6 yılına mal oldu. Yıllarca mülk sahipleri mağdur oldu, ekonomik kayıplar yaşadılar.
İlçenin birine , Bir yatırım, bir tesis inşası için gittiğinizde Ruhsatı geçtik, ilk basamak imar planı için bile 1-2 yıl sürüncemede kalıyorsunuz. Aylarca pinpon topu gibi bir ilçe meclisine , bir büyükşehir meclisine gidip geliyorsunuz. Her belediyede ayrı taleplerle karşılaşmanız olası. Depremin üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen örneğin Bahçelievler de yıkılan binanızı ayağa kaldırmak için aylarca ilçe ve Büyükşehir imar şehircilik birimlerinde plan tadilatı için sürünüyorsunuz. Sizlere depremzede gözüyle değil potansiyel rantçı, arsa spekülatörü gözüyle bakılıyor.
Son seçimden sonra Büyükşehir ve ilçeler parti olarak farklılaşınca-özellikle farklılaşan ilçelerde işler tam sazan sarmalına döndü. Bürokrasi kilitlenmiş durumda. Ayrı parti olma sorunu halka hizmeti engelleyecek endişesi had safhada.Gerçi geçmiş dönemde de aynı olmalarına rağmen egolar yüzünden birbirlerini mağdur edecek derecede işi yavaşlattılar bürokrasiyi ağırlaştırdılar. Yapılacak hizmetin evrak işleri 1 ayda sonuçlanacağına yıllara yayıldı.
Şu an için Hizmet üretmemenin keyfini en çok belediyeleri tıka basa dolduran personeller çıkarıyor. İş için kendilerini arayan soran yok. Kimisi alım satımla, ticaretle, kimisi inşaatçılıkla, kimisi adliyelerde katiplerin kapısında keşif peşinde, kimisi piyasada mühendislik peşinde , çoğu da sosyal medyada memleketi kurtaranları takip etmekle veya üst yönetimin dedikodusunu yapmakla meşgul…
Eskiden halk, belediyesinden ne isteyeceğini az çok bilip takip edebilirken şimdi gerek ilçeye, gerek büyükşehire ne söyleseniz bu bizim işimiz değil, bu bize bağlı değil cevabıyla karşılaşıyorsunuz. Hangi parkın hangi yolun kime ait olduğunu anlamak için uzman olmanız lazım. Örneğin şehrin göbeğinde çöken 50 cm lik çukuru bile onaracak muhatabı haftalarca bulamıyorsunuz. En sonunda gelip yapan “ bizim işimiz değildi ama yine de biz yaptık” deyip, size hapisten kurtarmış muamelesi çekiyor. Minnettarlığınızı ifade edecek söz bulamıyorsunuz.
Birecik-Halfeti her ortamda Büyükşehirden şikayetini dile getirip Gaziantep’e bağlanmayı yüksek sesle dile getiriyor. Eskiden kendi yağında kavrulan bu ilçeler şimdi kendilerine ayrılan pastanın başka yerlere gittiğini dile getiriyorlar. İşler eskiden birinci elden yapılırken şimdi suyunun suyuna verilen talimatlarla netice alınamadığını belirtiyorlar. 140 km. ötedeki Ceylanpınar, suyu kanalizasyonu için “Ha bizi Urfa’ya ha Ankara’ya bağlamışsınız. ikisine de aynı zorlukla ulaşabiliyoruz, Bir su problemi için Urfa’dan adam araya koymak zorunda kalıyoruz” diyorlar.
Kısaca Urfa’da Büyükşehir statüsü işleri hızlandırmadı , yavaşlattı. İsrafı arttırdı. Belediyeleri istihdam ofislerine çevirdi. Kaynakların çoğu personel maaşlarına gitti, katlanarak gidiyor. Genelde Türkiye’de Özelde Urfa’da hizmet üretileceğine polemikle , geçmişe veya yeni gelene laf yetiştirerek gündem belirleme , insanları kamplaştırma niyetindeler. İcraat dan, projeden bahseden yok…
Durum tüm Türkiye’de aynı. Lakin Urfa ne İstanbul, ne Ankara… İstanbul’un bir ilçesi kadar olan yere Büyükşehir kurulursa olacağı bu…Hizmetten çok siyasi saiklerle bu işlere girildi. Sonuçta kaybolan milli servet oldu. Boşu boşuna bürokrasi yaratılarak halk mağdur edildi.
İsraf,Koordinasyonsuzluk,Hizmet tekrarı, Polemik, Ego…
İşin özeti bu…'
Yorumlar
Kalan Karakter: